31.3.08

yağmur olsaydım

YAĞMUR OLSAYDIM
Yağmur yağıyor düşler ülkesindeki evin bahçesine, şimdi olduğum kentin sokaklarının ıslaklığı değil damlaların koşuşturduğu o yerler. Damlalar indiğinde yere zıplayan her zerresini karşılaması gibi yerine geleni akıp gitmiyor o ülkenin sessiz, yeşil, uçsuz bucaksız kırlarında. Denize komşu yağan yağmurların tanığı olan düşlerde gök gürültüsünden korkmuyor hiç kimse, yalnızlığı bilmiyorlar o ülkede.

Yağmur yağıyor alabildiğince sağanak damlaların yere iniş hızından, damlaların iri tombulluğundan öte. Her yağmur gibi sonu geliyor ve o bulutun ardından huzur güneşi ebemkuşağını salıyor bir yerden bir başka yere. Koşuyor bir tanıklığın gizemli gözleri

O uçsuz bucaksız yeşil kırların ötesinde denize komşu evin içine. Yerlere kadar inen pencerelerin ayırdığı balkonun açılmış yere inen gökyüzünün sesiyle de içeri giren bekleyişlerde bir kadın oturuyor. Yağıyor üşümüşlüğünde gökyüzü ve sesleniyor gök ben özlediğime iniyorum yağmurlarımla, gözyaşlarımla yeniden diye.

Uzun, başka yere gitmeyen bir yolun sonunda bahçeli evin olduğu o dünyanın bittiği yerde güneş açıyor denizin ve yeşilin üstüne, kadın gülümsüyor güneşin yüzüne verdiği güven hissiyle ve gülümsemesi güneş oluyor saçlarından yayılıyor evin içine. Bir el dokunuyor omzuna elin sahibine dönüyor başı, alnından öpüyor ömrünün arkadaşı yağmurla gelmişliğinde.

Kadın güneş gibi gülümsüyor, mutluyum işte.



Melekler öpsün yüreğinizden



-Düşgezgini-

Hiç yorum yok: